Birinin hayatına girmek - I -





Merak edersin önce, başka bir dünya gibi. Öğrenirsin yeni dünyayı, heyecanla. Hele ki o dünya seninkiyle aynıysa, tadı bambaşka. Sonrasında bağlarsın ya hani karşındakini kendine, ego tavana çıkar böyle, öylesine yapışır ki oraya, indiremezsin artık. Öylesine eminsindir sen kendinden, kendinden değil de aslında ondaki kendinden, çünkü, bilirsin, çıkmayacaksındır oradan. Sen asla izin vermemişsindir ama, dünyanı öylesine kapatmışsındır ki, artık kendin bile içine giremiyorsundur, çıkmış, anahtarını içeride unutmuşsundur. Gezerken başka dünyalarda o senin kapında bekliyordur, sadece boşu boşuna. Daha kendin kendi dünyanı umursamazken, gezdiğin dünyalara bir yenisini daha eklerken, onunsa başka dünyalarda asıl yoktur gözü hani. Asla öğrenemediğinin önündedir sadece, dışardan görebildiği kadarını bilir, belki de bir süre sadece bununla yetinir, gelmeni bekleyerek. Bir ara gelir aklına, istersin görmek, bilmek, ondaki kendini ziyaret edersin, sadece ondaki, dahası yok ki. Hayatta gelmez ki aklına ne kendin, ne kendi kapındaki bir o. Bekleyip gelmediğini anlayınca hani birden gider ya o, ya da sana göre, birden hissedersin ya boşluğunu, suçlarsın, sade ve sadece onu. Asla gelmemiştin ki sen ama, ne kendine, ne onun gerçekliğine. Hep gitmiştin, daha gelmeden. Verdiğin geçici mutluluk, "u"mutluluktu, göremediğin o "u"ydu sadece. Bir zaman sonra, tekrar dönmek istediğinde, şaşırırsın sonunda, aramaya çalışırsın hem yolunu, hem ondaki seni, bulmaya çalışmadan ama asla. Şimdi aradasındır işte nitekim, ne ondasındır, ne olmadığın kendinde. Onda olmaya çalışmaktır çabaladığın, tekrar ve tekrar, bakmadan hala bir tek, ama bir tek kendine. Bildirmezsin bu sefer, göstermezsin, sadece amacındır onun dünyasındaki rahatlık, kavuşmak o yüksekliğe. Tam arkandaysa o gidiyordur aslında, senden gittikçe uzaklaşmakta, kendisiyle başbaşa. Karar veremezken sen, yürüyeceğini nereden, o zorlanmıştır karara, sürüklenerek, yürüyemeden. Özlemiyorsundur ki aslında, ne onu, ne dünyasını, arıyorsundur, sadece özlendiğin anları. Hatırlamadığın gibi, onu, ayrıntılarını, bulamıyorsundur sen şimdi de anılarını. Susuyordur ya hep o hani, hep susmuştur,  değil de zayıflığından, bildiğinden, gelmeden gittiğinden. Mecbur kalmıştır, saklanmaya, saklamaya, yaşadıklarıyla, aslında asla yaşayamadıklarıyla. Sense yüzsüzlüğünün üstüne boş bir maske takmışsındır artık, son çare olarak görünmeden dünyasına girebilmeye. Aşındır şimdi, bulduğunda kapısını, görünmeden yine, yüzsüz halinle. Bakma, deneme tabi asla, gitmeye kendine, ona, kendisine, az farkla kaçırdığına, uğraşma. Çünkü sana göre o zaten hep orada, durmakta. Tek farkı, onun da artık maske takıyor olması, değil güçsüzlüğünden ama, kaçmak, gizlenmek isterken, senin izlerinden.

0 voices:

Post a Comment

I love all the people who babble!

Whisper