Kendimle baş başa

İnsanlar kimse olmayınca yalnız olduklarını zanneder. Bence en büyük kalabalık kendi yalnızlığımızdır aslında. Beynimizin içinde o kadar çok düşünce vardır ki çıkımayı bekleyen, kendi kendimizle kaldığımız anları bekler adeta. O an geldiğinde de hepsi birden saldırır. Bir dur bir bekle birini önce halledetmem gerek diyemezsin diğerine. O yüzden arada kendimizle kalıp sadece düşünmek en güzeli... Uzatmayalım, evet bugün ben de bunu yaptım. Kendimle baş başa saatleirmi geçirdim. Sıra gelelim ziyaretçilerime. Kimler kimler geldi sayıyorum;

* Bir kere şu benim suçluluk duygum geldi, başladı bana saymaya "Salaksın sen, hani biliyordum salak olduğunu da bu kadar salak olabileceğin de aklıma gelmezdi yani. Şimdi senin hayat boyunca yaptığın tüm salaklıkların cezasını bak ikimiz de çekiyoruz? Ne olacak şimdi? Nerden nasıl devam edeceksin? Bunların hepsinin suçlusu sen değil miydin zaten? Kim dedi sana bu kadar şey yap diyen, biri alnına silah mı dayadı, hayır! Zırlan dur şimdi! Hayır sen zırlanırken bir de çevrendekilerin yanında olmasını bekliyorsun o daha da komik. Bilmeden herşeyi arap saçına döndürür sonra bir köşede napılır ki şimdi diye oturur beklerdin, bir de beni de yanında sürüklerdin! Böyle durumlarda hatırlarsın bir beni zaten, başında hatırlasan olmaz değil mi?"
* Sonraki konuğum sinir oldu, tabi ki bir öncekinin gitmesini bile beklemeden atladı ortaya; "Ya bırak suçlulukmuş, yeter toparlan da alayına sinirli ol yine yeniden! Suçlu hissedecek ne var ki? Sen bu kadar insan için neler neler yapıyorsun şimdi de gittiler diye kendini suçlu görüyorsun? Bırak kinlen hepsine! Sen sadece içinden geleni yaptın, onlar bunu bilemediyse artık sana düşmez bunun derdi. Ne düşünürlerse de düşünsünler seninle ilgili. Sen hepsinin gerçeğini bilmiyor musun zaten? Kendini kanıtlamak için neden bu kadar çok uğraşıyorsun ki? Nefret et hepsinden, bırak umursama......." diye haykırmaya devam etti uzun bir süre.
* Bu arada minik bir konuğumun daha olduğunu zar zor farkettim. Kendine ümit diyordu. Tabi halk arasında umut, ışık diye de çağırılabiliyordu. "Herşey yoluna girecek, bak gör diye fısıldadı bana. Birazcık beklesen, sadece birazcık? Bak göreceksin sadece belli bir süre beni yanında tut herşeyin değiştiğinin farkına var." Ancak, o kadar kısık sesle konuşuyordu ki adeta orda yok gibiydi. Zaten o yüzden ben de pek önemsemedim kendini, üzgünüm. Biraz daha bağırsaymış dedim, konuşmasının devamını dinlemedim bile.
* Bu arada bir şey dürttü beni adeta. "Hey sen, kimlerle takılıyorsun bilmiyorum ama asıl önemli olan benim burda! Bensiz ilerde sürünürsün sen!" diyerek tüm dikkatimi kendisine çekti birden! Bu benim "kariyer takıntım"dan başkası olamazdı. "Değermiş, önemmiş, geç bunları. En sonunda sen zaten kendinle kalacaksn. Kimse de sana bakmayacak dönüp de benden başka. Tabi o da beni yanında götürürsen olacak, eğer çaba sarfetmezsen ve yanında beni almazsan hayatın bir hiç olacak. Ne sanıyorsun sen? Takıldığın bu çeşitli "duygu"lar seni nereye getirecek sanıyorsun? Hepsini de tanıyorum ben, suçluluk olsun, kızgınlık olsun, umut olsun, bir de şu hep arkanda sakladığın üzüntün olsun, hepsi de beni yerle bir eden şeyler bu hayatta! Hiçbirine aldanma! Bırak tüm duygularını sen bana gel! Doğru, ben öyle kolay elde edilir birşey değilim, sertim az ama beni hak edeni öyle yerlere çıkarırım ki... Ki ben sende ışığı gördüm, neler neler yaptın sen bugüne kadar! Milletin imkansız dediği şeyleri başardın! Mütevazi olma şimdi, başaramayacağın, üstesinden gelemeyeceğin hiçbir şey yok senin bu hayatta, tek yapman gereken tüm duygularını köreltmek, tamamen ama. İlerde istediğin her kapıyı ben sana zaten açarım, gerisi boş....." Öyle ikna edici ve mantıklı konuşuyordu ki, aralarında tüm dikkatimi vererek dinlediğim tek konuğumdu sanırım.
* Bu arada son "belirgin" konuğum da gelmişti. Ben ona "ruhumun gıdası" diyordum, o kendine "müzik aşkı". Pek havalıydı evet, ama neşelenmemi sağladı hani. "Amaaaan ara ver tüm bunlara sen, aç ordan bir şarkı, neşelenelim, üzülelim, tüm herşeyi bir arada yaşayalım" dedi. Kısa ve özdü onun konuşması, zaten ona göre şarkılar anlatacağı herşeyi anlatıyordu. Tabi onu dinledim hemen, dinledim şarkılarımı.
* Doğru bir de şu "üzüntü" vardı, yanımdan ayrılmayan hani. O hep sessiz, nesini anlatıyım ki onun? Her zamanki gibi arkamdan baktı bana sessizce, ben anladım onun dediğini, her zamanki gibi... Unutturdu bir anda bana diğer tüm konuklarımı, kalan tüm zamanımda sessizce bakıştık onunla...

2 voices:

ne güzel anlatmışsın.

 

bu anca dile dökebildiğim kadarı tabi, ama teşekkür ederim canım. =)

 

Post a Comment

I love all the people who babble!

Whisper